Diyanet İşleri Başkanlığı Meal 81-114 Arası Sureler

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Güneş, dürüldüğü zaman,

2. Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman,

3. Dağlar, yürütüldüğü zaman,

4. Gebe develer salıverildiği zaman.

Kur’an’ın ilk hitap ettiği toplumda gebe develer en kıymetli mallardı ve onlara gözleri gibi bakarlardı. Âyette, Kıyamet gününün dehşeti içinde insanların en kıymetli mallarından bile vazgeçip terk edecekleri gerçeğine işaret edilmektedir.

5. Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman,

6. Denizler kaynatıldığı zaman,

7. Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman.

Bu âyet, “Nefisler eşleştirildiği (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya getirildiği) zaman” şeklinde de meâllendirilebilir.

8,9. Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,

10. Amel defterleri açıldığı zaman,

11. Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman,

12. Cehennem alevlendirildiği zaman,

13. Cennet yaklaştırıldığı zaman,

14. Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir.

15,16. Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara,

17. Andolsun, yöneldiği zaman geceye,

18. Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki,

19,20,21. O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.

22. (Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir.

23. Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü.

24. O, gayb hakkında cimri değildir.

Âyette, Hz. Peygamberin vahiy yoluyla aldığı bilgileri, hiçbir şey saklamadan, olduğu gibi tebliğ ettiği ifade edilmektedir.

25. Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

26. (Hâl böyle iken) nereye gidiyorsunuz?

27,28. O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.

29. Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Gök yarıldığı zaman,

2. Yıldızlar saçıldığı zaman,

3. Denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman,

4. Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,

5. Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek.

6,7,8. Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

9. Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.

10,11. Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

12. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.

13. Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.

14. Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.

15. Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.

16. Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.

17. Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

18. Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

19. O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!

2. Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.

3. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.

4,5,6. Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

7. Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.

8. “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.

9. O, yazılmış bir kitaptır.

10,11. O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

12. Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.

13. Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.

14. Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

15. Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.

16. Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.

17. Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir.

18. Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.

19. “İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.

20. O, yazılmış bir kitaptır.

21. Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.

22. Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.

23. Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.

24. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.

25. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.

26. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

Âyetin ilk cümlesi şöyle de tercüme edilebilir: “Onun mührü misktir.”

27. O içeceğin katkısı tesnimdir.

28. Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.

29. Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

30. Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

31. Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

32. Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.

33. Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

34. İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.

35. Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.

36. Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,

3,4. Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,

5. Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)

6. Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.

7. Kime kitabı sağından verilirse,

8. Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,

9. Sevinçli olarak ailesine dönecektir.

10. Fakat kime kitabı arkasından verilirse,

11,12. “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.

13. Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.

14. Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.

15. Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu.

16. Yemin ederim şafağa,

17. Geceye ve içinde topladıklarına,

18. Dolunay hâlindeki aya ki,

19. Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz.

20. Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?

21. Onlara Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar.

22. Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.

23. Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.

24. Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele!

25. Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Burçlarla dolu göğe andolsun,

2. Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,

3,4,5. Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.

Rivayete göre Necrân halkı Hıristiyanlığı kabul edince, Himyer Kralı Yahudi Zû Nuvâs onlara savaş açmış, dinlerinden dönmeyenleri açtığı hendeklerde yaktığı ateşlere atmıştı. Tefsir kaynaklarında bu âyetler başka olaylarla da açıklanmaktadırlar. Bu âyetler Mekke müşriklerinin işkencesine maruz kalan müslümanlara, geçmişte de inananların nasıl baskı altında kaldığını, ancak Allah’ın yardımının onlarla beraber olduğunu hatırlatmaktadır.

6,7. O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

8,9. Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.

10. Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

11. İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.

12. Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.

13. Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.

14. O, çok bağışlayandır, çok sevendir.

15. Arş’ın sahibidir, şanı yüce olandır.

16. Dilediğini mutlaka yapandır.

17,18. Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?

19. Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar.

20. Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır.

21. Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır.

22. O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Göğe ve târıka andolsun.

2. Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?

3. O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

4. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.

Bu koruyucudan maksat, insanın yaptığı işleri tespit eden meleklerdir. Meleklerin bu tespiti için bakınız: İnfitâr sûresi, âyet, 10-12.

5. Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

6. Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.

7. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

8. Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.

9. Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

10. (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

11. Yağmurlu göğe andolsun,

12. Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

13. Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

14. O, boş bir söz değildir.

15. Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,

16. Ben de bir tuzak kurarım.

“Allah’ın tuzak kurması” ifadesiyle, inkârcıların kurdukları tuzakları ve planları boşa çıkarması kastedilmektedir.

17. Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Yüce Rabbinin adını tespih et.

2. O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.

3. O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.

4,5. O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir.

6. Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.

7. Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.

8. Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz.

9. O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.

10. Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.

11,12. En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.

13. Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar.

14,15. Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

16. Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

17. Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.

18,19. Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?

2. O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.

3. Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.

4. Kızgın ateşe girerler.

5. Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

6. Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

7. O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

8. O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

9. Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

10. Yüksek bir cennettedirler.

11. Orada hiçbir boş söz işitmezler.

12. Orada akan bir kaynak vardır.

13,14,15,16. Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

17. Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!

18. Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!

19. Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!

20. Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!

21. Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.

22. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.

23,24. Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.

25. Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.

26. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Tan yerinin ağarmasına andolsun,

2. On geceye andolsun,

Bu âyette geçen “on gece”, kuvvetli olan görüşe göre Zilhicce ayının ilk on gecesidir.

3. Çifte ve teke andolsun,

4. Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır).

5. Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.

6,7,8,9,10. (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

Âyette sözü edilen “kazıklar” ile, Firavun’un ordusundaki çadırların kazıkları kastedilmiş olabilir. Bu takdirde, kinaye yoluyla Firavun’un askerlerinin çokluğu ifade edilmiş olur. Bu kazıkların, insanlara işkence için kullanılan kazıklar olduğu da söylenmiştir.

11,12. Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

13. Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.

14. Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.

15. İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.

16. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.

17. Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

18. Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

19. Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz.

20. Malı da pek çok seviyorsunuz.

21. Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

22,23. Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

24. “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der.

25. Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.

26. Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

27. (Allah, şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!”

28. “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”

29. “(İyi) kullarımın arasına gir.”

30. “Cennetime gir.”

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3,4. Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

5. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

6. “Yığınla mal harcadım” diyor.

7. Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

8,9,10. Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

11. Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

12. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

13. O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.

14,15,16. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

17,18. Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

Bu âyetin son cümlesi “Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir” şeklinde de tercüme edilebilir.

19. Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.

Bu âyet, “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, amel defterleri soldan verilecek olanlardır” şeklinde de tercüme edilebilir.

20. Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Güneşe ve onun aydınlığına andolsun,

2. Onu izlediğinde Ay’a andolsun,

3. Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun,

4. Onu bürüdüğünde geceye andolsun,

5. Göğe ve onu bina edene andolsun,

6. Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun,

7,8,9. Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

10. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.

11. Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.

12. Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.

13. Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”

Bu konu ile ilgili olarak bakınız: Kamer Sûresi, âyet, 28.

14. Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.

15. Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun,

2. Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun,

3. Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,

4. Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir.

5,6,7. Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.

8,9,10. Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.

11. Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez.

12. Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.

13. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

14. Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım.

15,16. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.

17,18. Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

19,20. O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).

Rivayete göre, Hz. Ebubekir, Bilâl-i Habeşî’yi efendisinden satın alıp hürriyetine kavuşturunca müşrikler, “Ebubekir, Bilâl’den gördüğü bir iyilik karşılığında onu âzâd etti” demişlerdi. Bu âyetler işte bu olay üzerine inmiştir.

21. Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Kuşluk vaktine andolsun,

2. Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki,

3. Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.

Hz. Peygamber’e vahyin gelişi bir süre için kesilince müşrikler, “Rabbi onu terk etti” dediler. Bunun üzerine bu âyetler indi.

4. Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.

5. Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.

6. Seni yetim bulup da barındırmadı mı?

7. Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?

8. Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?

9. Öyleyse sakın yetimi ezme!

10. Sakın isteyeni azarlama!

11. Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

2,3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?

4. Senin şânını yükseltmedik mi?

5. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

6. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

7. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.

8. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.

Tefsir bilginleri âyette geçen “Tîn” ve “Zeytûn” kelimelerinin, incir ve zeytin manalarına cins isim olabileceği gibi, iki kutsal mekânın özel adı da olabileceğini söylemişlerdir. Daha sonra gelen “Sina Dağı” ve “güvenli şehir (Mekke)” ifadeleri ile uyum sağlaması açısından ikinci görüş daha sağlıklı görünmektedir.

2. Sinâ dağına andolsun,

3. Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki,

4. Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.

5. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.

6. Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır.

7. (Ey insan!) Böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor?

8. Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı.

“Alak”, yahut “alaka”, erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahim cidarına asılıp gömülmüş şekli demektir. Ceninin ana rahminde geçirdiği evreler ile ilgili olarak Hac sûresinin 5. ve Mü’minûn sûresinin 14. âyetine bakınız.

3. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

4,5. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.

Bu ilk beş âyet, Hz. Peygamber Hira mağarasında iken Cebrail’in ilk getirdiği âyetlerdir. Bu âyetlerin inmesinden sonra vahiy bir süre kesilmişti ki bu süreye “fetret dönemi” denir. Daha sonra Müddessir sûresinin inmesiyle fetret dönemi sona ermiştir.

6,7. Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.

8. Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.

9,10. Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?

Ebu Cehil, “Andolsun, eğer Muhammed’in namaz kıldığını görürsem onun boynunu ezeceğim” demiş ve bir gün bu dediğini yapmaya kalkışmıştı. Fakat Hz. Peygamberin yanına geldiğinde düşündüğünü gerçekleştiremeden titreyerek korkuyla kaçmıştı. Âyetler, bu olaya ve Hz. Peygamber’in ilâhî koruma altında olduğuna işaret etmektedir.

11,12. Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah’a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa!?

13. Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse!?

14. O Allah’ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?

15,16. Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

17. Haydi, taraftarlarını çağırsın.

18. Biz de zebânileri çağıracağız.

19. Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.

2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!

3. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

4. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.

5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi.

2. Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.

3. O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.

4. Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.

5. Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.

6. Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah’a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.

7. Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar.

8. Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3. Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman,

4. İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.

5. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.

6. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.

7. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.

8. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3,4,5,6. Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.

7. Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.

8. Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.

9,10,11. Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Yürekleri hoplatan büyük felaket!

2. Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket?

3. Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin?

4. O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.

5. Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.

6. İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse,

7. Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.

8. Ama kimin de tartıları hafif gelirse,

9. İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.

10. Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?

11. O, kızgın bir ateştir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.

Bu âyetler şu şekilde de tercüme edilebilir: “Çoklukla övünmek sizi öyle oyaladı ki, nihayet (ölüleri bile saymak için) kabirlere gittiniz.”

3. Hayır; ileride bileceksiniz!

4. Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!

5. Hayır, kesin olarak bir bilseniz..

6. Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.

7. Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.

8. Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.

3. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2. Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!

3. O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır.

4. Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır.

5. Hutame’nin ne olduğunu sen ne bileceksin?

6,7. O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir.

8,9. Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?

2. Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

3,4,5. Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3,4. Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!

2,3. İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.

4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,

5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar.

6. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.

7. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.

2. O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.

3. Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.

Hz. Peygamberin oğlu Kâsım vefat edince, müşriklerden Âs b. Vâil Hz. Peygamber hakkında, “Bırakın şu soyu kesik adamı. Ölünce unutulup gidecek” demişti. Bunun üzerine bu sûre inmiştir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. De ki: “Ey Kâfirler!”

2. “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.”

3. “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”

4. “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.”

5. “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”

6. “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3. Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu.

2. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı.

3. O, bir alevli ateşe girecektir.

4,5. Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir).

Ebu Leheb, Hz. Peygamberin amcası olmasına rağmen ona düşmanlık edenlerin en başında geliyordu. Karısı Ümmü Cemil de bu düşmanlığında kocasına katılır, hatta zaman zaman dikenli çalılar taşıyıp Hz. Peygamberin geleceği yollara dökerdi. Sûrede, bunların hem bu düşmanlıkları, hem de bu yüzden uğrayacakları azap dile getirilmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”

2. “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)”

3. O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”

4. “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.”

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3,4,5. De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1,2,3,4,5,6. De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.”